Orta Doğu ve Doğu Akdeniz'de Rus Dış Politikasının Geleceği: Esad Sonrası Dönem
- Ceren Cano

- 23 Tem
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 gün önce
Jeopolitik strateji, askeri çıkarlar, ekonomik fırsatlar ve Batı etkisine karşı koymadaki rolü gibi faktörlerin bir araya gelmesi nedeniyle Doğu Akdeniz ve Orta Doğu Rusya için büyük önem taşırken, Suriye'de Beşar Esad'ın devrilmesinin ardından Rusya'nın stratejisine ilişkin tahminler hayati bir konu haline geldi.
Bölge, özünde her zaman başlıca uluslararası aktörler, yani ABD ve müttefikleri, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği (SB) ve SB’nin dağılmasından sonra Rusya arasındaki güç mücadelelerinin savaş alanı olmuştur. Ancak o zamandan bu yana, Rusya'nın bölgesel çıkarları her zaman şu temalara dayanmıştır: anavatanın güvenliği ve Rusya'yı dünya pazarlarına bağlayan deniz ticaret yollarının korunması.
Rusya'nın bölgedeki en yakın ve en güvenilir müttefiki olarak uzun süredir oynadığı rol göz önüne alındığında, Esad'ın düşüşü ve Hizbullah güçlerinin zayıflaması, Doğu Akdeniz'deki Rus deniz üssünün gelecekteki konumu ve Rusya'nın temel çıkarlarını hangi diplomatik ve siyasi stratejilerle sürdürmeye devam edeceği sorularını da gündeme getirmiştir. Ancak Esad'ın düşüşünden sonra politikasının gelecekteki yönünü değerlendirmek için öncelikle Rusya açısından Orta Doğu'nun stratejik önemini analiz etmek gerekiyor.
Bölge, Rusya'nın bölgeye ve Afrika'ya güç projeksiyonu için stratejik bir dayanak noktasıdır. Suriye, Moskova için Washington ile diplomatik ilişkilerinde kilit bir stratejik nokta ve dolayısıyla değerli bir müzakere aracı olmuştur. Ukrayna- Rusya savaşı devam ederken bile Rusya'nın Suriye'deki askeri varlığı, Türkiye ile ilişkilerinde stratejik bir denge unsuru oldu. Hatta Rusya, Ukrayna'ya silah verilmemesi konusunda Suriye'deki Rus üslerinin varlığını etkili olarak kullandı. Bu anlamda Suriye; Rusya'nın sadece geçmişteki başarılarının bir sembolü değildi, Moskova'nın daha geniş küresel stratejisinde de önemli bir rol oynuyordu.
Rusya'nın başlıca deniz tesislerinden biri Doğu Akdeniz'de Suriye'nin Tartus limanında bulunuyordu. Suriye 2005 yılında, 13 milyar dolarlık Sovyet dönemi borcunun yüzde 70'inden fazlasının silinmesi karşılığında Tartus'taki deniz tesislerinin genişletilmesine izin vermeyi kabul etti. Rusya'nın 2008'de Gürcistan'ı işgal etmesinin ve Batı ile ilişkilerinin bozulmasının ardından Esad'ın Rusya'nın Tartus'u daimî bir deniz üssüne dönüştürmesine ve buraya nükleer denizaltılar yerleştirmesine izin verdiği bildirildi. Bu stratejik manevra, Doğu Akdeniz'deki kritik bir konumdan bölgesel etki kabiliyetini sağlamayı ve Rus nüfuzunu güvence altına almayı amaçlıyordu. Özellikle Akdeniz'deki tek Rus askeri varlığı haline gelen Tartus, aynı zamanda Rusların Afrika'daki lojistik merkezi olarak da hizmet veriyordu.
Bu nedenle Rusya, Esad’ın düşmesinden sonra özellikle ticaretteki etkisini güçlendirmek ve bölgedeki diğer güçleri dengelemeye devam etmek amacıyla Kızıldeniz'de varlık göstermek için yakın zamanda Sudan ile bir denizcilik anlaşması müzakere etti. Rusya bunu yaparken aynı zamanda Afrika'daki nüfuzunu genişletmek için Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Nijer, Burkina Faso ve Mali'deki varlığından faydalanmaktadır. Rusya’nın Libya'da Hafter gücünü desteklemesi, Avrupa'nın petrol tedarikini sekteye uğratıyor ve güneye doğru askeri yayılmasını mümkün kılıyor. Rusya Sahel'de yerel hükümetleri destekleyerek ve Batı’ya uranyum ihracatını sekteye uğratarak başta Fransa'yı zayıflatıyor ve 2022'den bu yana Fransız ordusunun geri çekilmesine katkıda bulunuyor.
Rus paralı askerleri, Batı yaptırımlarını aşmak için altın ve elmasları kullanarak kazançlı madencilik sözleşmeleri karşılığında ülke rejimlerini istikrara kavuşturmayı taahhüt ediyor. Bu konuda, Suriye’deki Hmeymim üssü, Afrika'daki operasyonları kolaylaştıran önemli bir rol oynuyordu. Rusya'nın Esad'a verdiği destek İran ve Hizbullah'ın çıkarlarıyla örtüşerek bölgedeki stratejik konumunu güçlendirmişti.
Moskova aynı zamanda OPEC+ çerçevesinde petrol piyasalarını düzenleme çabaları sayesinde başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleriyle de yakın ilişkiler kurdu ve bu sayede birçok başarılı anlaşmaya imza attı. Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerinde ticaret, yatırım ve stratejik işbirliği alanlarında eşi görülmemiş bir genişleme sağladı, Katar ile koordinasyon sayesinde geleneksel gaz piyasalarındaki paylarını korumayı amaçladı. Ayrıca Moskova, 1990'lardan bu yana ilk kez Mısır ordusuna silah sevkiyatını yeniden başlattı, Süveyş Kanalı Ekonomik Bölgesi'nde ekonomik projeler yürüttü ve Akdeniz kıyısındaki Dabaa'da ilk nükleer reaktörün inşasına başladı.[1]
Rusya bir yandan fiyatları yüksek tutmak için Orta Doğu hükümetleriyle ittifaklar kurdu, Mısır’da ve Cezayir'de nükleer reaktörler kurmak için anlaşmalar imzaladı. Rusya'nın stratejik hedefi aslında Amerika'ya karşı koymak ve Rusya gibi büyük güçlerin yanı sıra kilit bölgesel oyuncuları da içeren bir güvenlik çerçevesi oluşturmaktır. [2]
Rusya şimdi nasıl hareket edecek?
Temel coğrafi çıkarlarını korumak için Rusya; bir yandan bölgesel aktörlerle ilişkilerini yönetmek için diplomatik, askeri ve diğer araçları kullanmaya devam ederken, aynı zamanda deniz ve kara alanlarını güvence altına almak için varlığını güçlendirecektir. Potansiyel stratejiler arasında yeni Suriye hükümetiyle müzakere ederek askeri varlığını sürdürmek, Libya'ya odaklanmak, böylelikle diplomatik yeni bir yaklaşım geliştirmek, bölgesel aktörlerle ekonomik angajmanı derinleştirmek, askeri üslerini koruma karşılığında Hay’at Tahrir el-Şam'ı (HTŞ) dengelemek için radikal gruplarla ilişki geliştirmek ve bölgesel aktörler arasında arabulucu rolünü kullanırken Türkiye ile ilişkileri sürdürmek yer alabilir.
Pragmatik bir bakış açısıyla, Rusya ve HTŞ ortak çıkarları paylaşıyor. Bu aşamada HTŞ meşruiyetini güçlendirmeye çalışırken, Rusya da farklı stratejilerle askeri varlığını güçlendirmeye çalışacaktır. Bu, ABD'nin Suriye'deki Kürtlere yaklaşımına benzer bir şekilde, üslerinin bulunduğu Lazkiye'deki Alevi toplumunu desteklemeyi de içerebilir. Rusya ayrıca dünyanın dört bir yanındaki radikal gruplarla ilişkilerini, onlara tanınma teklif ederek ve stratejik avantajlar sağlayarak derinleştirebilir. [3]
Rusya, bölgesel aktörlerle ekonomik iş birliğini güçlendirmeye yönelik çabalarını da sürdürecektir. Bu ülkeler arasında Suudi Arabistan, İran ve Türkiye özellikle önemlidir. Suudi Arabistan, küresel enerji piyasalarındaki hakimiyeti ve kayda değer jeopolitik etkisi nedeniyle kilit bir müttefiktir. Öte yandan İran bölgesel bir güç olmak için Rusya'nın etkisini ABD’ye karşı kullanırken, Rusya İran’ın bölgedeki hakimiyetini dengelemeye çalışacaktır. Türkiye ise daha spesifik bir pozisyondadır. Çünkü; hem bölgedeki devletlerin özellikle Suriye’nin ekonomik ortağı gibi davranarak, Batı yaptırımlarının aşılmasını sağlamaya çalışmaktadır, hem de Ukrayna ile Rusya arasındaki diplomatik diyaloğun kendisi üzerinden sürdürülmesini mümkün kılmaya çalışmaktadır. İlaveten, Doğu Akdeniz’deki gaz rezervinin Avrupa’ya ulaştırılmasında inisiyatif sahibi olmak istemektedir. Halihazırda bu proje, Türkiye’nin boru hattı güzergâhına yaptığı itiraz nedeniyle durmuştur. Fakat Türkiye Libya ve Suriye'den destek alırsa, ABD'nin 2022'de desteğini çekmesinin ardından askıya alınan projeyi yeniden canlandırılabilir, muhtemelen de biri Libya, Kuzey Kıbrıs, diğeri Suriye- Kuzey Kıbrıs veya Suriye- Türkiye boru hattını hayata geçirebilir. Projesinin gerçekleşmesi, Rusya'nın Avrupa üzerindeki enerji baskısını azaltacaktır. Keza, Rusya'nın Avrupa enerji piyasalarındaki hegemonyası, İran ve Katar arasındaki South Pars/North Dome sahasındaki geniş rezervler nedeniyle de zayıflayabilir.
Sonuç olarak, Esad'ın devrilmesinden sonra Rusya'nın Orta Doğu stratejisini; bölgesel nüfuzunu korumak için jeopolitik, askeri ve ekonomik kaygıların bir karışımı belirleyecektir. Rusya'nın gücünü Doğu Akdeniz ve Afrika'ya yayma girişimleri, büyük ölçüde Tartus deniz istasyonu ve Hmeymim havaalanı başta olmak üzere Libya’daki askeri varlıklarını elde tutması belirleyecektir. Rusya, Suriye'deki kargaşaya rağmen Suudi Arabistan, İran ve Türkiye gibi önemli bölgesel aktörlerle bağlarını güçlendirerek ve yeni siyasi gruplarla müzakerelere girerek uyum sağlamaya devam edecektir. İran, Rusya'nın çevreleme girişimlerinin bir hedefi ve Suudi Arabistan önemli bir müttefiki iken, Türkiye hem jeopolitik bir rakip hem de ekonomik bir ortak olarak karmaşık bir dinamik sunmaktadır. Doğu Akdeniz Gaz Boru Hattı projesinin durması Türkiye'nin direncini göstermektedir. Türkiye'nin direnci, engellenen Doğu Akdeniz Gaz Boru Hattı projesiyle kanıtlanmış olsa da boru hattının Türkiye'nin desteğiyle Suriye üzerinden yeniden yönlendirilmesi, Rusya'nın Avrupa üzerindeki enerji nüfuzunu büyük ölçüde azaltabilir. Körfez ülkeleriyle enerji iş birliğini kullanmak, ABD etkisine karşı çıkmak ve bölgesel anlaşmazlıklarda arabuluculuk yapmak Rusya'nın daha geniş gündeminin diğer unsurlarıdır. Rusya, bu değişen koşulları müzakere ederken Orta Doğu'daki stratejik hedeflerini ilerletmek için ekonomik, siyasi ve askeri yeteneklerini geliştirmeye devam edecektir. Kısaca, farklı kuvvet merkezlerinin bölgedeki manevraları devam edecektir.
Kaynaklar:
1. Wilson Center (2025, February 24). China and Russia in the Middle East: Seeking Integration Under a "Common Goal". Retrieved February 14, 2025, from https://www.wilsoncenter.org/article/china-and-russia-middle-east-seeking-integration-under-common-goal
2. Middle East Monitor (2025, February 24). Why isn’t Russia involved in the Gaza war? Retrieved February 14, 2025, from https://www.middleeastmonitor.com/20240418-why-isnt-russia-involved-in-the-gaza-war/
3. Carnegie politika (2025, February 24). Can Russia Reach a Deal With Syria’s New Rulers? Carnegie Russia Eurasia Center. Retrieved February 14, 2025, from https://carnegieendowment.org/russia-eurasia/politika/2024/12/syria-russia-new-relationships?lang=en




Yorumlar